8 Aralık 2017
Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı’nın desteğiyle Ses Sanat ve Edebiyat Kulübü’nün Üsküdar Yerleşkesi’nde düzenlediği “Bedeninde Kurşundan Çiçekler Açan Şehir: Kudüs” panelinde hocalarımız Kudüs’teki Müslüman kimliğini tarih ve edebiyat çerçevesinde ele aldı.
Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman ve Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Fahameddin Başar’ın da katıldığı panele, öğretim üyelerimiz ve öğrencilerimiz yoğun ilgi gösterdi.
“Kudüs’te üç tabakalı tarihi muhafaza edebilecek yegâne unsur İslâmiyet’tir”
Kudüs’ün tarihiyle ilgili bilgiler veren Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Kudüs ile ilgili dünyada bir kavram kargaşası olduğunu söyleyerek şöyle devam etti: “İslâmi gayretleri olduğunu iddia eden bir kısım Filistinliler de dâhil, Yahudiler, Yahudi dönemi Filistin’ininden söz ederken Memlüklüler öncesi hatta Beyt’ül Makdis dönemi üzerinden bir Kudüs yaratmaya çalışıyorlar. Özellikle Osmanlı döneminin Kudüs’ünü yok sayıyorlar. Bu parçalı durum, bugünkü sonucu doğurmuştur. Önce tarihte ve zihinlerde parçalanma meydana getirildi ve sonra da bugünkü sonucu ortaya çıkarttılar. Yahudiler burada her zaman var olmuştur ama idari olarak var oldukları dönem İslâmi dönemden daha kısadır. Metinlerde 2 bin 500 yıllık bir iddiadan söz edilir. Fiilen orada olmak başka, idari olarak orada olmak başka şeydir. Bugün bölgede barış isteniyorsa bu mutlak manada Müslümanlarla sağlanabilir. Çünkü Yahudiler Hristiyanlığı, Hristiyanlar da Yahudiliği reddediyor. Ancak İslâmiyet, Müslüman olma şartı olarak hakiki Yahudilik ve Hristiyanlığı da benimsemeyi esas alıyor. Dolayısıyla Kudüs’te üç tabakalı tarihi muhafaza edebilecek yegâne unsur, İslâmiyet ve Müslümanlardır. Barış Müslümanlarla mümkün olacaktır.”
Osmanlı henüz bölgede yokken vakıf kuruyor
Kudüs’ün kutsiyeti sebebiyle Osmanlılar döneminde Filistin’de toplam 2 bin vakıf kurulduğunu, bu kadar küçük bir mekânda bu kadar fazla eserin yapıldığı bir başka yer olmadığını dile getiren Kurşun, bölgedeki ilk vakfın henüz Osmanlı bölgede değilken 1432’de yapılan İsmihan Şah Vakfı olduğuna dikkati çekti.
Şairler için Kudüs kıble demek, cennet demek
Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nihat Öztoprak ise klasik edebiyatta Kudüs yansımalarını değerlendirdi. Türk edebiyatında Kudüs’ü işleyen türler ve örnek eserlerle ilgili bilgi veren Öztoprak, konuyla ilgili miraciyeler, şiirler, müstakil eserler, seyahatnameler, feza’il nameler, divanlar ve beldenameler gibi birçok eser olduğunu ifade etti. Şairlerin bu konuya bu denli ilgi göstermesinin Kudüs’ün kutsallığı gereği olduğunu söyleyen Öztoprak, Kudüs’ün şairlerin gözünde kıble, cennet, mescit, Peygamber makamı, namaz, adalet, miraç, ufuk gibi manalarla eş olduğunu işaret etti.
Karakoç’tan sonra şiirde Kudüs bilinci artıyor
Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı ise modern dönem Türk edebiyatında Kudüs’ün nasıl işlendiğini örneklerle ele aldı. Sezai Karakoç’a kadar şiirlerde Kudüs imgesine pek rastlanmadığını aktaran Andı, “Sezai Karakoç’a gelene kadar Mehmet Akif’te, Necip Fazıl’da ve devrin Müslüman hassasiyeti taşıyan birçok şair ve edebiyatçısında Kudüs’ü dile getirişin çok fazla olduğunu görmeyiz. Ben bunu şuna yoruyorum: Acısı o kadar sıcaktır ki ve o kadar üst üste gelen kayıplar vardır ki şair ve yazarlarımız mütehayyir şekilde kala kalmışlardır.” dedi.
Karakoç’tan itibaren ise İslâmi kimlikli yazarlar arasında yoğun bir şekilde Kudüs eserlerinin görüldüğünü belirten Andı, “Sezai Karakoç’a gelince birden bire barajın bendi yıkılır. Sezai Karakoç, Cumhuriyet dönemindeki Müslüman entelektüelin bilinç parlayışıdır. Artık Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu ve genç şairlerde de Kudüs’le ilgili çok sayıda şiir ve değinme vardır.” ifadelerini kullandı.
Panelde ayrıca Ömer Lekesiz resimlerle Kudüs’e ayna tuttu, yüksek lisans öğrencisi Betül Ünlü ise Filistinli karikatür kahramanı Hanzala üzerinden bir konuşma gerçekleştirdi. İlgili bir kalabalığın dinleyici olduğu panel, fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.