Milli Mücadele dönemi çok sesli ve çok katılımlı bir şekilde yeniden yazılıyor
08 Haziran 2021

Milli Mücadele dönemi tarihyazımının demokratik, katılımcı, çok sesli ve çok merkezli olarak yazılması ihtiyacıyla yola çıkan “Türkiye 1918-1923 Milli Mücadele’nin Yerel Tarihleri Projesi”, Türkiye’nin dört bir yanından akademisyen ve araştırmacıların katılımıyla başlıyor.

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ve Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) iş birliği ile gerçekleştirilecek “Türkiye 1918-1923 Milli Mücadele’nin Yerel Tarihleri Projesi”, Türkiye’nin Milli Mücadele ile ilgili hafızasını yerelden hareket ederek, yedi bölge başlığı altında yeniden kurmayı amaçlıyor. Projenin ilk adımı olarak organize edilen Milli Mücadeleye Yerel Bakışlar Çalıştayı, 7-8 Haziran 2021 tarihlerinde Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Topkapı Yerleşkesi'nde gerçekleştirildi, İstanbul dışında olan akademisyen ve araştırmacılar Çalıştaya çevrimiçi ortamda katıldı.

Çalıştayda; Milli Mücadele yıllarına merkezden bakan siyasi ve askeri tarihyazımının ötesine geçerek toplumsal ve yerel bir perspektiften bakmanın imkânları müzakere edildi, yerel toplulukların, sıradan insanların Milli Mücadeleye dair algı ve deneyimlerinin dönemin tarihyazımına nasıl dahil edilebileceği tartışıldı. Aynı zamanda “Türkiye 1918-1923 Milli Mücadele’nin Yerel Tarihleri” üst-başlıklı dizinin yayına hazırlanması için yol haritası belirlendi. Üniversitemizden Doç. Dr. Mustafa Göleç, Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış ve Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Kevser Şerefoğlu Danış tarafından yürütülen projede hazırlanacak bilimsel metinler on cilt halinde TÜBA tarafından yayımlanarak kamuoyuyla paylaşılacak.

“Milli Mücadele dönemi çok yönlü araştırılmalıdır”

Milli Mücadeleye Yerel Bakışlar Çalıştayı’nın açılışında konuşan Türkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, akademisyenlerin ve araştırmacıların katkı, eleştiri ve destekleriyle tarihi, hamasetten uzak, objektif düzeyde araştırmak için projeyi başlattıklarını ifade etti.

Milli Mücadele döneminin genellikle tek açıdan, tek merkezden ele alındığına işaret eden Şeker, “Oysa Milli Mücadele çok yönlü çok boyutlu araştırılması gereken farklı kriterler içerir. Milli Mücadele sürecinin başarıya ulaşmasında yerel faktörlerin yeri ve önemi hâlâ tam açıklığıyla ortaya konmamıştır. Çok uzak bir tarih olmamasına rağmen Milli Mücadele dönemi hak ettiği objektif, çok sesli değerlendirmelerden uzak kalmıştır. Bu konuda herkesin konuyu kendi cephesinden dayatmalarla ortaya koyması maalesef süreci bu noktaya getirmiştir. Oysa Milli Mücadele tarihyazımının bütüncül bakış açısına sahip olması gerektiği gibi sürece müdahil olan tüm faktörlerin de objektif, hamasetten uzak değerlendirmeye sahip olması gerekir.” diye konuştu.

Proje kapsamında Milli Mücadele dönemi tarihyazımında merkezi bakış açısından farklı olarak dönemlere eğilen, bölgesel kaynakların ve aktörlerin de inceleneceği bir süreci başlatacaklarını kaydeden Prof. Dr. Muzaffer Şeker, projeye ait bir seri yayınlayacaklarını dile getirdi.

“Milli Mücadele tarihimizin kurucu hadisesidir”

Konuşmasına toplumları oluşturan ortak tarih bilinci ve kolektif hafızanın önemine dikkati çekerek başlayan Rektörümüz Prof. Dr. M. Fatih Andı, “Bireyler için hafıza ne kadar hayati ise toplumlar için tarih o kadar önemlidir. Tek tek bireylerin bir toplumu, bir milleti teşkil edebilmeleri ancak aynı şeyleri hatırlamaları, ortak bir tarihleri yani kolektif bir hafızaya sahip olmalarıyla mümkündür. Bir tarih bilinci bir hafıza siyaseti olmaksınız bir millet olunamaz. Milli Mücadele de bizim hafızamızın temel taşlarından birisidir.” dedi.

Milli Mücadele’nin tüm bireysel farklılıklarımıza rağmen üzerinde anlaşıp uzlaşılan önemli bir hadise olduğunu belirten Andı, “Anlaşıp uzlaştık çünkü Birinci Dünya Savaşı öncesinde Sevr Anlaşması Milli Mücadeleyi bu milletin önünde yegâne seçenek olarak bıraktı. Milletimiz ayrıyı gayrıyı bırakıp Milli Mücadele fikri ve ruhu etrafında tek vücut oldu. Anadolu’nun ve Trakya’nın dört bir tarafında imkânsızlıklar içerisindeki bir halk bu mücadele sayesinde millet olma ehliyetini gösterdi. Bu yüzden Milli Mücadele tarihimizin kurucu bir hadisesidir.” ifadelerini kullandı.

Her neslin bu büyük hadiseyi yeniden ele alıp yorumlaması gerektiğini belirterek bir yakın tarih seferberliği başlatılmasının altını çizen Andı şöyle devam etti:

“Bu çerçevede akademiye çok önemli vazifeler düşmektedir. Hâlihazırda Milli Mücadele’nin, TBMM’nin, Cumhuriyet’in ilanının 100. yıl dönümleriyle ilgili olarak akademik etkinlikler düzenlenmekte, yayınlar yapılmakta, müzeler kurulmaktadır. Bunların nicelik olarak artması ve nitelik olarak daha da yetkinleşmesi gerekmektedir. Cumhuriyet’in 100. yıl dönümüyle ilgili yapılan bilimsel, kültürel ve sanatsal çalışmalar devletimiz tarafından en üst seviyede himaye ve teşvik edilmektedir. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi olarak biz de bir dizi proje ve faaliyetlerle bu seferberliğe katkı veriyoruz. Bu çalıştaya ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyuyoruz. Türkiye Bilimler Akademisine projeyi himaye ettiği için şükranlarımı arz ediyorum. Tez zamanda projenin çıktılarını da elimize alabilmeyi, Milli Mücadelemizin yerel tarihlerini halkımızın istifadesine sunabilmeyi umuyoruz.”

Yaşanan ama yazılamayan tarih anlatılacak

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mustafa Göleç ise projeyi detaylandırarak izlenecek yol hakkında bilgiler paylaştı.

Milli Mücadele konulu Türkçe literatürün ağırlıklı olarak dönemin siyasi ve askeri gelişmelerinden ibaret olması, monografi ve ders kitaplarının da genellikle Mili Mücadele önderlerinin fikir ve eylemleriyle, cephelerdeki askeri harekâta odaklanmasının farklı birçok noktayı eksik bıraktığını aktaran Göleç şunları kaydetti:

“Milli Mücadele ile ilgili mevcut çalışmalar Ankara’dan, Samsun’dan, Erzurum’dan, Sivas’tan bahsettikleri kadar Artvin’den, Muğla’dan, Siirt’ten, Sinop’tan, Yozgat’tan bahsetmiyorlar. Oysa tüm şehirlerimiz bu mücadeleye bir şekilde katılmış, Milli Mücadele’nin doğrudan ya da dolaylı etkilerini yaşamış. Anadolu’nun her köşesinden evlatlarını cepheye gönderen babaların, geride kalan annelerin, kardeşlerin, eşlerin, çocukların; nüfusları azalan, ekmekleri eksilen, yaşadıkları yerler harabeye dönen, yine de bu varoluş mücadelesini canları ve malları ile büyüten insanların hafızaları ne yazık ki yaşanan ama yazılamayan tarihimizin kaynakları.”

Milli Mücadeleye yerelden, şehirden ve köylerden bakmak iddiasıyla epeyce eser yayınlanmış olmasına rağmen çoğunluğunun resmi tarihin merkezi anlayışını takip ettiğini söyleyen Göleç, bilimsel standartlarıyla öne çıkan nitelikli örneklerin de epeyce akademik, geniş kitlelerce okunması zor örnekler olduğunu belirtti.

“Milli Mücadele hafızası yedi bölge başlığında yeniden kurulacak”

Milli Mücadele’nin 100. yıl dönümünde yapılması gereken elzem işlerden birinin dönemin merkezi tarihinin olabildiğince çok sesli ve çok katılımlı bir şekilde, Türkiye’nin dört bir tarafından araştırmacıların katılımıyla yazılması gerektiğine dikkati çeken Göleç, “Türkiye’nin 1918-1923 Milli Mücadele’nin Yerel Tarihleri Projesi’nin amacı literatürdeki bu eksikliklere katkı vermektir. Türkiye’nin Milli Mücadele ile ilgili hafızasını yedi bölge başlığında, bu bölgelerdeki şehirlerden yola çıkarak kurmaktır. Eksiksiz olarak bu beş yılın Türkiye’nin dört bir tarafında nasıl yaşandığını göstermeyi amaçlıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Çalışma kapsamında çok sayıda akademisyen ve araştırmacının katılımıyla arşiv belgelerinin yanı sıra başta yerel basın olmak üzere anılara, günlüklere, efemeraya, sözlü kaynaklara, folklora, mimariye bakarak Milli Mücadele’nin yereldeki izlerini derleyip değerlendireceklerini dile getiren Göleç, “Amacımız; yerel ve sözlü tarihin demokratik, sivil ve katılımcı imkânlarından yararlanarak insanımızın kendisini bir parçası olarak hissedebileceği bir tarih ve hafıza oluşturabilmek. Bu proje kapsamında ülkemizin çeşitli üniversitelerinden akademisyenler veya tarih araştırmacıları ile iş birliği mekanizmaları geliştirmek istiyoruz. Milli Mücadeleye Yerel Bakışlar Çalıştayı bu konuda atılmış ilk adım.” dedi.

34 bilim insanının katılımıyla çalıştay raporu hazırlandı

Çalıştayın “Milli Mücadele Tarihyazımının Kaynakları (Arşivler, Yerel Basın, Anılar, Sözlü Tarih Çalışmaları, Görsel Kaynaklar, Efemera)” adlı ilk oturumunu Prof. Dr. Azmi Özcan yönetti. Prof. Dr. Cezmi Eraslan, Prof. Dr. Cemil Koçak, Prof. Dr. Nuri Köstüklü, Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Prof. Dr. Hikmet Öksüz, Prof. Dr. İsmail Özçelik, Prof. Dr. Haluk Selvi, Doç. Dr. Nurten Çetin, Dr. Öğr. Üyesi Kadir Kon, Dr. Öğr. Üyesi Zekeriya Türkmen’in katıldığı oturumun raportörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Kevser Şerefoğlu üstlendi.

Prof. Dr. Zekeriya Kurşun moderatörlüğündeki ikinci oturum “Milli Mücadelede Devlet ve Toplum (İşgaller, İstanbul ve Ankara ile İlişkiler, Yerel Cemiyetler ve Kongreler, Seçimler ve Mebuslar, İç İsyanlar, Eşkiyalık ve Asayiş Sorunları)” başlığı altında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Süleyman Beyoğlu, Prof. Dr. Mustafa Budak, Prof. Dr. Ali Satan, Prof. Dr. Hasip Saygılı, Prof. Dr. Haluk Selvi, Prof. Dr. Gültekin Yıldız, Doç. Dr. Cengiz Şavkılı, Doç. Dr. F. Rezzan Ünalp, Dr. Öğr. Üyesi Levent Ünal ve Dr. Öğr. Üyesi Günver Güneş’in müzakere ettiği oturumun raportörlüğünü Doç. Dr. Mustafa Göleç yürüttü.

“Milli Mücadelenin Özneleri (Askeri ve Sivil Bürokrasi, Eşraf ve Din Adamları, Köylüler, Kadın ve Çocuklar, Azınlıklar, Nüfus Hareketleri vb.)” başlıklı oturumu ise Prof. Dr. Süleyman Beyoğlu yönetti. Prof. Dr. Nejla Günay, Prof. Dr. Şaduman Halıcı, Prof. Dr. Hikmet Öksüz, Prof. Dr. Azmi Özcan, Prof. Dr. Haluk Selvi, Doç. Dr. Oktay Bozan, Dr. Öğr. Üyesi Emine Tonta Ak, Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Eray Biber, Dr. Öğr. Üyesi Zekeriya Türkmen ve Dr. Öğr. Üyesi Caner Yelbaşı’nın yer aldığı oturum Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış tarafından raporlandı.

Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Kevser Şerefoğlu yönetiminde “Toplumsal Bellek ve Milli Mücadele (Müzeler, Anıtlar, Şehitlikler, Folklor, Edebiyat, Ders Kitapları vb.)” başlığı altında gerçekleşen günün son oturumunda; Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, Prof. Dr. Nejla Günay, Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Doç. Dr. Mustafa Göleç, Yahya Coşkun, Bahar Çakırhan ve Fatma Hicret Ün tartıştı, oturumun raportörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Emine Tonta Ak yürüttü.

Çalıştayın ikinci gününde ise Doç. Dr. Mustafa Göleç moderatörlüğünde, Dr. Öğr. Üyesi İlhami Danış raportörlüğünde, 22 farklı üniversiteden ve 3 müzeden 34 bilim insanı ve uzmanın katıldığı oturumda Genel Değerlendirme ve Çalıştay Raporu hazırlandı.

Bize Sorun

Üniversitemiz hakkında merak ettiğiniz veya bilgi almak istediğiniz konuları “BİZE SORUN” aracılığı ile yazılı ortamda öğrenebilirsiniz. Yapmanız gereken sadece formu doldurup göndermek.

S.S.S

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında kuruldu. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı, Sinan Ağa bin Abdurrahman Vakfı, Nurbanu Valide Sultan Vakfı, Hatice Sultan Vakfı, Abdullahoğlu Hacı Abdülaziz Ağa Vakfı olmak üzere 5 kurucu vakfın gelirleri ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyor.

Üniversiteyle ilgili tüm soruların yanıtlarına 0212 521 81 00’dan ya da fsm@fsm.edu.tr adresine e-posta gönderilerek ulaşılabilir. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da tüm sorular yanıtlanıyor.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde eğitim dili Türkçedir. İslâmi İlimler Fakültesi’nde eğitim dili Arapça, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Psikoloji Bölümünde ise %30 İngilizcedir.

Eğitim ücretlerindeki artış Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi’ne (ÜFE) göre belirlenmektedir.

Öğrencilerin derslerin tamamına devam etmesi esastır. Teorik derslere %70, uygulamalı ve laboratuvar derslerine %80 devam etmek zorunludur.

Üniversitede çift anadal programı mevcuttur. Öğrenciler çift anadal programına, eğitim gördükleri anadal lisans programında en erken üçüncü yarıyılın başında, en geç ise beşinci yarıyılın başında; anadal ön lisans programında en erken ikinci yarıyılın başında, en geç ise üçüncü yarıyılın başında başvurabilir. Öğrencinin çift anadal programına başvuru yapabilmesi için anadal programında aldığı tüm dersleri başarıyla tamamlamış olması, başvurusu sırasındaki genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 3.00 olması, anadal programının ilgili sınıfında başarı sıralaması itibarı ile en üst %20 içerisinde bulunması ve başvurulan programın varsa özel koşullarını (yabancı dil yeterliliği, başarı sıralaması koşulu gibi) sağlaması gerekmektedir. Çift anadal programına kabul edilen öğrencilerden ayrıca bir ücret alınmaz. Ancak anadal programından mezun olduktan 2 yıl sonra ÇAP programındaki öğrenimini tamamlayamayan öğrencilerden ÇAP programının kalan öğretim süresinin ücreti alınır.

Üniversitede güz ve bahar yarıyıllarına ilave olarak yaz okulu açılabilir. Yaz okulu süresi kayıt ve sınav dönemleri hariç 7 haftadır. Yaz okulunda açılacak derslere kayıt yaptırmak, öğrencinin isteğine bağlı olup zorunlu değildir. Yaz okulu ücretleri, alınacak olan dersin AKTS değeri ile birim AKTS ücretinin çarpımı ile belirlenmektedir.

Üniversitemizde öğrenciler, kurum içi yatay geçiş ile bölüm değiştirebilmektedir. Kurum içi yatay geçiş iki şekilde yapılmaktadır. 1. Merkezi Yerleştirme Puanı ile: Başarı koşullarına ve program eşdeğerliliğine bakılmaksızın, öğrencinin üniversitemize kayıt yaptırdığı yıl aldığı puanlara göre yapılan değerlendirmedir. Kayıt olduğu yıl alınan merkezi yerleştirme puanları, yatay geçiş yapmak istenilen programın o yıl oluşan taban puan türüne eşit ya da yüksek olmalıdır. Taban puanı yeterli olan her programa yatay geçiş için başvuru yapmak mümkündür. 2. Ağırlıklı Genel Not Ortalaması İle: Öğrenciler, kayıtlı oldukları bölümlerin eşdeğeri olan bölümlere kurum içi yatay geçiş için başvurabilirler. Kurum içi yatay geçiş için öğrencilerin, kayıtlı olduğu programda aldıkları tüm derslerden başarılı olmaları ve bitirmiş olduğu dönemlere ait genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 2.00 olması şarttır. Ön lisans diploma programlarının ilk yarıyılı ile son yarıyılına, lisans diploma programlarının ilk iki yarıyılı ile son iki yarıyılına yatay geçiş yapılamaz. Kurum içi yatay geçiş yapan öğrenci mevcut bursundan yararlanamaz. Ancak kurum içi yatay geçiş yapan öğrencilerin, ilgili puan türündeki taban puanı, başvuru yaptığı programın Üniversiteye Giriş Bursu dilimlerinden herhangi birine yeterli gelmesi halinde, ilgili burs diliminden faydalanır.

Öğrencilerin, akademik ve idari personelin eğitim ve araştırma ihtiyacını karşılamak amacıyla üniversitede 6 kütüphane mevcuttur. Merkez kütüphane Türk Hava Yolları Kütüphanesi adıyla Topkapı Yerleşkesi’nde yer alıyor. Tüm yerleşkelerdeki tam donanımlı kütüphanelerde farklı dillerde toplam 90 bin kitap, 245 bin elektronik kitap, yüzlerce dergi, veri tabanı, günlük gazete ve film arşivi kullanıcılara sunuluyor. Kütüphanelerde ağırlıklı olarak Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca yayınlar mevcut. Kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa sürede ve en üst düzeyde karşılamak, eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetlerinin alt yapısını oluşturmak amacıyla kütüphanelere satın alma ve bağış yoluyla eserler kazandırılıyor. Üniversite bünyesinde koleksiyon eserler de bulunuyor. Kaynaklar açık raf sistemiyle kullanıma sunuluyor. Kaynakların ödünç verilmesi, kitap siparişi gibi hizmetler profesyonel bir kadro tarafından yönetiliyor. Kütüphaneler sınav dönemlerinde 7/24 hizmet veriyor.

Öğrenciler bilgisayar laboratuvarları ve kütüphanelerdeki bilgisayarlar aracılığıyla internetten yararlanıyor. Ayrıca tüm yerleşkelerdeki kablosuz ağ bağlantısıyla da her yerden internete erişim sağlanıyor. Öğrencilerin baskı ihtiyaçlarını karşılayacak fotokopi merkezleri de yerleşkelerde hizmet veriyor.

45 öğrenci kulübü var. Kültür, sanat, spor, bilim alanlarında faaliyet gösteren kulüplerde sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor, sosyal sorumluluk projeleri geliştiriliyor, ilgi alanlarına yönelik kurslar açılıyor.

Üniversiteye bağlı öğrenci yurdu bulunmuyor. Üniversiteye şehir dışından gelen öğrencilere tanıtım günlerinde, üniversiteye yerleşen öğrencilere kayıt döneminde yurtlarla ilgili bilgilendirme yapılıyor ve öğrenciler kurumsal yapıya uygun yurtlara yönlendiriliyor.

Tüm yerleşkelerde yemekhane ve kantin mevcuttur. Yemekler temizlik ve hijyen kuralları gözetilerek gıda mühendisinin ve sağlık personelinin gözetiminde usta aşçılar tarafından pişiriliyor. Öğrenciler ücret karşılığında yemekhane ve kantinden yararlanabiliyor.

Üniversitemiz uluslararası denkliğe sahiptir. Tüm mezun öğrencilere aldıkları derslerin ve notlarının Avrupa Eğitim Sistemindeki karşılığını gösterir nitelikte Diploma Eki düzenlenmektedir.

Değişim programı süresi içinde öğrencinin üniversitedeki kaydı devam eder ve bu süre öğretim süresinden sayılır. Öğrencinin değişim programında aldığı derslerin intibakları, kayıtlı olduğu birimin yönetim kurulu kararı ile yapılır.

Uluslararası öğrencilerin kabulü, ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır. Hangi programlara yurt dışından öğrenci kabul edileceği, bunların kontenjanları, başvuru tarihleri ve ödeyecekleri ücretler Senato kararı ve Mütevelli Heyet onayı ile belirlenir. Detaylara iro.fsm.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir.