İç Mimarlık bölümü öğrencimiz Cansu Aydın, Yunanistan University of West Attica'daki Erasmus deneyimini paylaşıyor.
Hayatımda yapmak istediğim en büyük hayallerden birinin yurtdışında belli bir dönem yaşamak, bulunduğum ülkenin kültürünü, geleneğini ve dilini öğrenerek yabancı dilimi geliştirmekti. Bunun için Erasmus programını kendi adıma büyük bir şans ve fırsat olarak düşünerek sınava girmemle beraber Atina, Yunanistan maceram başlamış oldu.
İlk aylar hayatımda ilk kez deneyimlediğim birçok şeyi yaşayarak yoğun ama bir o kadar da eğlenceli şekilde geçirdim. İlk defa ailemden uzak, bireysel bir şekilde yaşamak başta olmak üzere diğer şartlara da alıştım dediğim anda ise Covid-19 virüsü nedeniyle yavaş yavaş önlemler alınmaya başlandı ve birkaç hafta sonrasında da önlemler sıkılaştırarak okullar dahil olmak üzere kafeler ve toplumsal mekanların çoğu kapatıldı. Diğer ülkelerden gelen öğrencilerin çoğu ülkelerine geri dönerken ben ve ev arkadaşım hem sağlık açısından hem de Pandemi sürecinin bitme olasılığına karşılık olduğumuz yerde kalmayı daha doğru bulduk.
“Yunan kültürünü yakından tanıdık”
Atina’da bir buçuk aylık sokağa çıkma yasağının ardından sosyal mesafenin korunması, toplumsal alanlarda maskesiz bulunmama gibi önlemlerin devam etmesi dahilinde hayat normale dönmeye başladı. Karantina sürecinde ev sahibimiz ve çevresiyle arkadaşlık kurma şansımız oldu. Pandemi sonrası Yunanistan içinde şehirlerarası ulaşımlar açıldıktan sonra Kuzey Yunanistan’a üç günlük bir gezi düzenledik. Yerel insanlarla gezdiğimiz için görebileceğimiz en güzel yerleri keşfedip en güzel bilgileri edinme şansımız oldu. Bu sayede Yunan kültürünü çok yakından tanıdık. Her ne kadar geçmiş tarihimiz sebebiyle çok fazla benzer yönlerimiz olsa da farklı şeylere şahit olma fırsatımız da oldu.
Yunanistan denildiğinde tabii ki adalar göz ardı edilemezdi. Bu nedenle, çok fazla turistik olmayan, doğal güzellikleriyle kalmayı başarmış olan Andros adasını ikinci rotamız olarak belirledik. Havası, denizi, yemekleri, mimarisi, sakinliği sebebiyle Pandemi sonrasında yapılacak en güzel şeylerden biri olduğunu düşündük ve yanılmadık. Uzun süren hikinglerden sonra karşımıza çıkan mağaraları, tertemiz denizleri, plajları kısacası doğanın berraklığı ve doğallığı fazlasıyla etkileyiciydi.
İkinci rotadan sonra İstanbul için dönüş vakti gelmişti. Yunanistan içerisinde hayat her ne kadar normale dönmüş olsa da Türkiye-Yunanistan kara ve hava yolları uzun süre kapalı kaldı. Ve dönmemiz gereken tarihe kadar da bu şekilde devam etti. Bu nedenle İpsala sınır kapısından kendi imkânlarımızla dönmek zorunda kaldık. Direk uçuşla gelemesek de sınırdan geçerek kendi topraklarımıza dönmek farklı bir deneyimdi. 12 saatlik zorlu ve yorucu bir yolculuğun ardından İstanbul’a, aylarca ayrı kaldığımız evimize beş ay gibi bir süre sonrasında dönebildik.
Covid-19 sebebiyle diğer ülkeleri görme ve tanıma şansımız olmayıp çoğu zamanımızı evde geçirmek zorunda kalsak dahi süremizi sonuna kadar kullanıp orada kaldığımız için farklı bir bakış açısıyla döndüğümü hissediyorum. Bundan dolayı da oldukça memnumum.