18 Aralık 2017
2017 Türk Dili Yılı kapsamında Eğitim Fakültesi’nin düzenlediği “Dilimiz Kimliğimiz” panelinde Türkçenin son birkaç yüzyılda geçirdiği değişimler sonucu yaşadığı sorunlara ve bunların çözümlerine dikkat çekildi.
Altunizade Yerleşkesinde öğretim üyelerimiz ve öğrencilerin yoğun katılımıyla düzenlenen panele konuşmacı olarak Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman, Edebiyat Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. M. Fatih Andı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi katıldı.
Açılış konuşmasını gerçekleştiren Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Şaban Çobanoğlu, Türkçenin, Türk kültürünün temel taşlarından biri olduğunu belirterek bu taşın yerinden oynatılmasıyla medeniyet değerlerimizin kökünden sarsılacağını, bu nedenle tüm insanların eğitimleri ve konumları ne olursa olsun Türk dilini korumak zorunda olduklarının altını çizdi.
“Kelimelerin değişmesinin arkasında kimlik dönüşümü var”
Panelin yürütücülüğünü üstlenen Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman, dildeki yozlaşmanın, kelime değişimlerinin sebebinin kimlik dönüşümü olduğunu belirterek, “Son yüz yılda Türkçe doğal gelişme çizgisinden çıkarılarak bir takım planlamalar yapıldı. İş yeri tabelalarındaki yabancılaşma ve dil kirliliği, işin görünür kısmı, bir de görünmeyen kısmı var. Dildeki değişimin asıl sebebi kültürel ve tefekkür kodlarımızdaki değişikliklerdir. Eğer bir esnaf dükkanının isminde yıldız yerine star kelimesini kullanılıyorsa bunun arkasında büyük bir fikri dönüşüm yatıyor. Bunlar kimliğimizdeki değişikliklerin dile aksetmiş örnekleri olarak görülmelidir.” değerlendirmesini yaptı.
“Türk dilinin sıçrama yapması gerekiyor”
Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, doğru Türkçe kullanmanın öneminin anlaşılması ve kurumlar arasında bir dil farkındalığı oluşturmak amacıyla 2017 yılını Türk dili yılı ilan ettiklerini belirterek söze başladı. Tüm devlet kurumlarının hukuk, muhasebe birimleri olduğu gibi dil birimlerinin de olması gerektiğini, kurumlardan çıkan metinlerin anlaşılır ve doğru bir dille yazılmasının şart olduğunu söyleyen Kaçalin, Türkçenin basın, din, hukuk ve eğitim olmak üzere dört alanda doğru kullanılması gerektiğinin önemini vurguladı.
Anadolu’nun farklı yerlerinde kullanılan birçok dilin artık konuşulmadığı için öldüğünü söyleyen Kaçalin, birçok kelimenin de kullanılmadığı için yok olduğunu, yerine başka dillerden kelimelerin geldiğini, bu nedenle Türkçenin inişte olduğunu belirtti. Kaçalin, “Türkiye son yıllarda ekonomi ve dış siyasette sıçrama yapıyor. Türk dilinin de böyle bir sıçrama yapması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"Türkçe gelecek 10 yılda dünyada öğretilmesi gereken dillerden"
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi ise Türkçenin, Türkiye’nin ekonomik ve kültürel gelişimine paralel olarak güç kazandığını ifade ederek, Türkçenin dünyada talep gören diller arasında olduğunu söyledi.
Develi, “Avrupa da yapılan araştırmalara göre Türkçe gelecek 10 yıl içinde dünyada öğretilmesi gereken diller içinde yer alıyor. Türklerin Avrupa ülkelerinde yaşadığı, Balkanlarda Türkçenin yaygın olarak konuşulduğu da göz önüne alındığında önemi daha da artıyor. Yunus Emre Enstitüsü aracılığıyla her yıl dünyada 50 bin öğrenci Türkçe öğreniyor. 100 bin uluslararası öğrenci ülkemizde Türkçe öğreniyor. Türkçe öğrenmeye olan talep dünyada her geçen yıl artıyor. Bu Türkçe'nin varlığını garanti altına alan bir sebeptir." ifadelerini kullandı.
“Kendi dilimizi yeniden ikame etmeliyiz”
Edebiyat Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. M. Fatih Andı, kimliğimizin ne olduğu, bugünkü dilin kimliğimize denk düşüp düşmediği üzerinden bir dil tartışması yapmanın elzem olduğunu belirterek, kendi değerlerimize uygun bir dile dönüşle Türk dilinin yaşayacağının altını çizdi.
Kimliğimizin farkına varmak için geleneksel dünya görüşü ve modernizmin arasındaki büyük varlık tasavvuru farkının farkına varmak zorundayız diyen Andı, bu farkın dilde hem ontolojik olarak hem de semantik bir büyük kırılmaya yol açtığını ifade etti. Andı şunları kaydetti: “Modernleşme süreci bizim dilimizin büyük bir semantik sarsılmayla sarsılması sürecidir. 1,5 asırdır dilimizin yaşadığı sancı bu semantik kırılmadır. Bu kırılma bu iki dünya görüşünün anlam haritaları arasındaki uyuşmazlığının bir neticesi ve ifadesidir. Bu semantik kırılma zaman içinde sentaks değişmeyi ve çözülmeyi de birlikte getirmiştir. Semantik, dilin anlamla ilişkili boyutudur, sentaks dediğimizse gramer yapılarıdır.”
Semantik değişimin kaçınılmaz olarak sentaks değişimi de ortaya çıkarmasıyla Türk toplumunun kendi ağzıyla konuşmayan bir topluma dönüştüğüne, bu nedenle dildeki asıl sorunun başkalaşma olduğuna dikkati çeken Andı, “Yeni bir kırılma noktasını yaşamak istemiyorsak, asli hayatımıza dönmek istiyorsak, Batılılaşmayla birlikte gelen karma bir dil yerine kelimeleri ve kavramları kendi medeniyetimizden gelen kendi dilimizi yeniden ikame etmek zorundayız. Bu her şeyden evvel kavramlar dünyasını sahih eksende inşa etmekle başlayacaktır.” diye konuştu.
Dinleyici sorularıyla devam eden panel, hediye takdiminin ardından sona erdi.