100. Yılında Bağdat ve Kûtü'l-Amâre Sempozyumu

20 Aralık 2017

Üniversitemiz, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Üsküdar Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen “100. Yılında Uluslararası Bağdat (Medînetü’s-Selâm) ve Kûtü’l-Amâre Sempozyumu”, Başbakan Yardımcımız Sayın Fikri Işık’ın teşrifleriyle Üsküdar Bağlarbaşı Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. 

Sempozyuma; Başbakan Yardımcımız Sayın Fikri Işık, İstanbul Valisi Sayın Vasip Şahin, Mütevelli Heyet Başkanımız İsmail Gerçek, Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman, Üsküdar Kaymakamı Murat Sefa Demiryürek, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Mütevelli Heyet Üyelerimiz, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Fahameddin Başar, dekanlarımız, hocalarımız, çok sayıda öğrencimiz ve davetliler katıldı. 

“Bağdat Orta Çağın parlayan en büyük yıldızıydı”

Açılış konuşmaları için kürsüye çıkan ilk isim Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, sempozyumu, 100 yıl önce kaybedilen ama bağların kopmadığı yerler hakkında bilgi ve bulguları paylaşacak bir zemin oluşturmak amacıyla düzenlediklerini açıkladı.

Bağdat’ın bilim, sanat ve ekonominin kalbi olarak Orta Çağ’ın parlayan en büyük yıldızı olduğunu, Abbasilerle başlayan şehrin medeniyet merkezi olma halinin Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nde de devam ettiğini, Osmanlı hâkimiyetinde geçen 400 yılda şehrin huzurun sembolü olduğunu vurgulayan Turan;  Birinci Dünya Savaşı sonrası Bağdat’ın bu özelliklerini yitirdiğini ifade etti. Birinci Dünya Savaşı’nın bir dünya felaketi olduğunu belirten Turan, “Bu savaşın en büyük suçlusu İngiltere’dir. İngilizler kolay bir zafer kazanmayı umarak savaşı başlatmışlardır ama hesaba katmadıkları bir şey vardır. Bu, Osmanlı Devleti’nin İngilizlerin beklediği şekilde hemen yutuluverecek bir lokma olmamasıdır. Bu büyük savaşın içerisinde Çanakkale gibi Kûtü’l-Amâre gibi büyük parlayan yıldızlar vardır.” dedi.

Kûtü’l-Amâre Zaferini asla unutulmaması gereken bir zafer olarak tanımlayan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, bir zamanlar unutturulmaya çalışılan bu zafere yeni neslin yabancı olduğunu; sempozyumun genç nesle ve gelecek kuşaklara doğru tarih bilgisi hususunda önemli çıktılar sağlayacağını ifade etti.

“Birinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin en ahlaksız savaşıdır”

Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman, tarihi zaferleri anarken tüm emperyalist güçlerin amaçlarının iyi okunması gerektiğini ifade ederek, Batı devletlerinin Anadolu topraklarında ne aradıklarının iyi sorgulanması gerektiğini belirtti. Duman, “Birinci Dünya Savaşı, benim vicdanımda insanlık tarihinin en ahlaksız savaşıdır. Yunanlılarla olan mücadelemizi anlayabiliyorum ama İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların Çanakkale’de, Gaziantep’te, Kahramanmaraş’ta ne aradıklarını anlamakta güçlük çekiyorum. Bağdat 400 yıl huzur kenti olarak yaşıyorken, Osmanlı coğrafyası 600 yıl huzurun başkenti olmuşken, İngilizlerin başını çektiği Batı medeniyeti bu huzuru insanlığa çok gördü. Hepimiz tarihi bu açılardan sorgulamalıyız.” diye konuştu. 

İstanbul Valisi Vasip Şahin ise sempozyumun, Kûtü’l-Amâre gibi millet kalma bilincini ayakta tutan olayların ve tarihi gelişmelerin genç nesil tarafından idrak edilmesine katkı sunacağını kaydetti.

“Tarih bilinci oturmadığı için geçmişin sorunları bugün de yaşanıyor”

Başbakan Yardımcımız Sayın Fikri Işık, tarihi, sadece hadiseler yığını olarak değil, ancak milletin hafızası olarak gördükçe ve ders çıkardıkça anlamlı sonuçlar çıkarmanın mümkün olduğuna işaret ederek şöyle devam etti: “Şu anda dünyada en fazla araştırma yapılan konulardan biri yapay zekâ. Teknik araştırmaların neredeyse üçte biri bu alanda yapılıyor. Yapay zekâ, aslında kendi kendine düşünebilen bir mekanizma değildir; dijital ortamda, bilgisayarın yeni bir durumla karşılaştığında onu alıp, kendi hafızasındaki bütün verilerle karşılaştırması ve ona en uygun veri üzerinden hareket etmesidir. Aslında tarihin sistematiğinin de böyle olması lazım. Şu anda dünya yapay zekâyı kullanırken, bizim tarih bilincini yeterince oturtamamış olmamız, aslında geçmişte yaşanan pek çok sorunun günümüz dünyasında yaşanmasına sebep oluyor. Bugün tarihe nasıl bakmamız gerektiğini, yapay zekâ çalışması bile bize çok net gösteriyor."

Kûtü’l-Amâre Zaferi’nin uzun süre unutturulmaya çalışıldığını, ders kitaplarına dahi konu edilmediğini hatırlatan Işık, buna karşın İngilizlerin İstanbul’u işgal ettiklerinde, şehirde kendilerine ait bürolara, üzerinde “Kut’u Hatırla” yazan tabelalar astıklarının dikkat çekici olduğunu belirterek, “Mağlup taraf, bu savaşı bir ibret vesikası olarak hatırlarken, bizde ise kendi zaferimiz, her ne hikmetse, unutturulmaya çalışılmıştır. Artık bu eksiğimizi gideriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, 100. yıl dönümünde Kûtü’l-Amâre yeniden ele alındı ve yapılan programlarla, ecdadımızın bu büyük zaferi yeniden hatırlandı. Bize düşen bu ve benzeri hadiseleri, ilmi bir ciddiyetle ele almak, zaferlerimizi hamasete kurban etmeden, mağlubiyetlerimizi duygusallaşmadan tartışmaktır.” ifadelerini kullandı.

“Nizamiye Medreseleri Selçuklu’nun eğitim reformudur”

Açılış konuşmaların ardından, Prof. Dr. Refik Turan başkanlığındaki açılış oturumuna geçildi. İlk konuşmacı Prof. Dr. Güray Kırpık, “Bağdat Nizamiye Medresesi ve Tesirleri” başlıklı bildirisinde, Nizamiye Medreselerinin, Selçuklu Devleti’nin dünya tarihini etkileyen, bilim ve teknolojiyi de kapsayan eğitim reformu olduğunu söyleyerek; Bağdat’ın bu eğitim ve uzun vadeli reformlarla kültür şehri kimliğini kazandığını aktardı.

“Basra Körfezi başarısı anlaşılmadan Kûtü’l-Amâre anlaşılamaz”

Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, zaferi kutlarken ve Bağdat’ın kaybını anarken Osmanlı Devleti’nin Basra Körfezi’ne hâkimiyetinin ihmal edildiğine, bu konuda yazılmış çok az kaynak olduğuna dikkati çekerek, bilgi eksikliği sebebiyle Kûtü’l-Amâre’nin doğru anlaşılamayacağı değerlendirmesini yaptı.

Kanuni Sultan Süleyman’ın kısa zamanda Basra Körfezi’nde pek çok yeri hâkimiyeti altına aldığını, Osmanlı’nın Basra Körfezi’ni merkezi idarenin bir parçası haline getirdiğini kaydeden Kurşun şöyle devam etti: “Siyasi ve ekonomik değişimlerle birlikte Osmanlı Devleti  17. yüzyılın ikinci yarısında yeni arayışlar içine giriyor, genişleme politikasını Batı’ya doğru çeviriyor, sürpriz bir şekilde Körfez’deki merkezi ağırlığını geri çekiyor. Aslında geri çekilmiyor, merkezi ağırlığını oradaki eski yerel yöneticileri harekete geçirerek entegre ediyor. Bu süreçte ne olup bittiği araştırılmamış, yazılmamış. 1917’ye dayanan 200 yıllık bir kayıp halka var. 200 yıllık bir tarihi bilmeden Kûtü’l-Amâre’yi anlayamayız. Daha önceki yüzyıllara dönük çalışmalar yapalım. Yoksa sadece Kûtü’l-Amâre Zaferi’ni kutlarız. Bu bize sadece duygularımızı okşayan bir sonuç getirir."

“Birinci Dünya Savaşı ekonomik çıkarlar için işlenen en büyük suç”

Prof. Dr. Mahir Aydın, “Sömürge Yarışı, Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu” başlıklı bildirisinde, Osmanlı Devleti’nin bir imparatorluk olsa bile duygusal karakterli Türk milletinden oluşması sebebiyle hiçbir zaman sömürgeci olmadığını, Batılı devletlerin ise duygusallıktan uzak bir anlayışla yalnızca yüksek çıkarları için hareket ettiğini dile getirdi. Bu yüksek çıkarlar için dünya üzerinde bir sömürge yarışının başladığını belirten Aydın, Birinci Dünya Savaşı’nın İngiltere ile Almanya’nın sömürge yarışı olduğunu, Avrupa’yı hiç olmadığı kadar karıştıran Savaşın, ekonomik çıkarlar için işlenen en büyük suç olduğunu kaydetti. Aydın, 1950’den sonra ise sömürgecilik yarışı mirasını Amerika’nın devraldığını sözlerine ekledi.

“Kûtü’l-Amâre’nin gerçek değeri idrak edilmeli”

Açılış oturumunun son konuşmacısı Prof. Dr. Mustafa Budak, Kûtü’l-Amâre’nin Osmanlı’nın Ermeni isyanı gibi iç sorunlarla da uğraştığı zor bir döneme denk gelmesinin unutulmaması gerektiğini söyleyerek, tarihi kendi şatlarıyla değerlendirmenin gerekliliğini vurguladı.

Zafer’in kumandanı Halil Kut Paşa’ya da değinen Budak, Paşa’nın zafer kazanıldıktan sonra ordu için hazırladığı mesajda yazdığı “İngiliz inadını, Türk sabrı yenmiştir.” cümlesinin dikkat çekici olduğunu kaydetti. Zaferin İstanbul’a ulaşmasıyla birlikte şehirde kutlamalar yapıldığını, fener alayları düzenlendiğini söyleyen Budak; bugün de Kûtü’l-Amâre’yi amacına uygun ve gerçek değerini idrak ederek kutlamak gerektiğini dile getirdi.

Konuşmaların ardından Başbakan Yardımcımız Sayın Fikri Işık’ın da katılımıyla Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “Bağdat ve Kûtü’l-Amâre Sergisi”nin açılışı gerçekleştirildi. Sonrasında ise mehter takımı gösterisi büyük bir keyifle izlendi.

Yurt içinden ve dışından onlarca araştırmacı ve tarihçinin katıldığı “100. Yılında Uluslararası Bağdat (Medînetü’s-Selâm) ve Kûtü’l-Amâre Sempozyumu”nda iki gün boyunca; geçmişten günümüze birçok medeniyetin beşiği olan Bağdat’ın (Medînetü’s-Selâm) iktisadi, sosyal, kültürel tarihi ile Birinci Dünya Savaşı’nda Türk ordusunun İngilizlere karşı mutlak zaferiyle sonuçlanan Kûtü’l-Amâre Zaferi’nin Birinci Dünya Savaşı açısından taşıdığı önem ve zaferin yansımaları, özgün bilimsel çalışmalarla ele alındı. Farklı salonlarda eş zamanlı oturumlarla 20 - 21 Aralık tarihlerinde düzenlenen sempozyum, 22 Aralık’ta kültür gezisiyle sona erdi. 

Bize Sorun

Üniversitemiz hakkında merak ettiğiniz veya bilgi almak istediğiniz konuları “BİZE SORUN” aracılığı ile yazılı ortamda öğrenebilirsiniz. Yapmanız gereken sadece formu doldurup göndermek.

S.S.S

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında kuruldu. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı, Sinan Ağa bin Abdurrahman Vakfı, Nurbanu Valide Sultan Vakfı, Hatice Sultan Vakfı, Abdullahoğlu Hacı Abdülaziz Ağa Vakfı olmak üzere 5 kurucu vakfın gelirleri ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyor.

Üniversiteyle ilgili tüm soruların yanıtlarına 0212 521 81 00’dan ya da fsm@fsm.edu.tr adresine e-posta gönderilerek ulaşılabilir. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da tüm sorular yanıtlanıyor.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde eğitim dili Türkçedir. İslâmi İlimler Fakültesi’nde eğitim dili Arapça, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Psikoloji Bölümünde ise %30 İngilizcedir.

Eğitim ücretlerindeki artış Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi’ne (ÜFE) göre belirlenmektedir.

Öğrencilerin derslerin tamamına devam etmesi esastır. Teorik derslere %70, uygulamalı ve laboratuvar derslerine %80 devam etmek zorunludur.

Üniversitede çift anadal programı mevcuttur. Öğrenciler çift anadal programına, eğitim gördükleri anadal lisans programında en erken üçüncü yarıyılın başında, en geç ise beşinci yarıyılın başında; anadal ön lisans programında en erken ikinci yarıyılın başında, en geç ise üçüncü yarıyılın başında başvurabilir. Öğrencinin çift anadal programına başvuru yapabilmesi için anadal programında aldığı tüm dersleri başarıyla tamamlamış olması, başvurusu sırasındaki genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 3.00 olması, anadal programının ilgili sınıfında başarı sıralaması itibarı ile en üst %20 içerisinde bulunması ve başvurulan programın varsa özel koşullarını (yabancı dil yeterliliği, başarı sıralaması koşulu gibi) sağlaması gerekmektedir. Çift anadal programına kabul edilen öğrencilerden ayrıca bir ücret alınmaz. Ancak anadal programından mezun olduktan 2 yıl sonra ÇAP programındaki öğrenimini tamamlayamayan öğrencilerden ÇAP programının kalan öğretim süresinin ücreti alınır.

Üniversitede güz ve bahar yarıyıllarına ilave olarak yaz okulu açılabilir. Yaz okulu süresi kayıt ve sınav dönemleri hariç 7 haftadır. Yaz okulunda açılacak derslere kayıt yaptırmak, öğrencinin isteğine bağlı olup zorunlu değildir. Yaz okulu ücretleri, alınacak olan dersin AKTS değeri ile birim AKTS ücretinin çarpımı ile belirlenmektedir.

Üniversitemizde öğrenciler, kurum içi yatay geçiş ile bölüm değiştirebilmektedir. Kurum içi yatay geçiş iki şekilde yapılmaktadır. 1. Merkezi Yerleştirme Puanı ile: Başarı koşullarına ve program eşdeğerliliğine bakılmaksızın, öğrencinin üniversitemize kayıt yaptırdığı yıl aldığı puanlara göre yapılan değerlendirmedir. Kayıt olduğu yıl alınan merkezi yerleştirme puanları, yatay geçiş yapmak istenilen programın o yıl oluşan taban puan türüne eşit ya da yüksek olmalıdır. Taban puanı yeterli olan her programa yatay geçiş için başvuru yapmak mümkündür. 2. Ağırlıklı Genel Not Ortalaması İle: Öğrenciler, kayıtlı oldukları bölümlerin eşdeğeri olan bölümlere kurum içi yatay geçiş için başvurabilirler. Kurum içi yatay geçiş için öğrencilerin, kayıtlı olduğu programda aldıkları tüm derslerden başarılı olmaları ve bitirmiş olduğu dönemlere ait genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 2.00 olması şarttır. Ön lisans diploma programlarının ilk yarıyılı ile son yarıyılına, lisans diploma programlarının ilk iki yarıyılı ile son iki yarıyılına yatay geçiş yapılamaz. Kurum içi yatay geçiş yapan öğrenci mevcut bursundan yararlanamaz. Ancak kurum içi yatay geçiş yapan öğrencilerin, ilgili puan türündeki taban puanı, başvuru yaptığı programın Üniversiteye Giriş Bursu dilimlerinden herhangi birine yeterli gelmesi halinde, ilgili burs diliminden faydalanır.

Öğrencilerin, akademik ve idari personelin eğitim ve araştırma ihtiyacını karşılamak amacıyla üniversitede 6 kütüphane mevcuttur. Merkez kütüphane Türk Hava Yolları Kütüphanesi adıyla Topkapı Yerleşkesi’nde yer alıyor. Tüm yerleşkelerdeki tam donanımlı kütüphanelerde farklı dillerde toplam 90 bin kitap, 245 bin elektronik kitap, yüzlerce dergi, veri tabanı, günlük gazete ve film arşivi kullanıcılara sunuluyor. Kütüphanelerde ağırlıklı olarak Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca yayınlar mevcut. Kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa sürede ve en üst düzeyde karşılamak, eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetlerinin alt yapısını oluşturmak amacıyla kütüphanelere satın alma ve bağış yoluyla eserler kazandırılıyor. Üniversite bünyesinde koleksiyon eserler de bulunuyor. Kaynaklar açık raf sistemiyle kullanıma sunuluyor. Kaynakların ödünç verilmesi, kitap siparişi gibi hizmetler profesyonel bir kadro tarafından yönetiliyor. Kütüphaneler sınav dönemlerinde 7/24 hizmet veriyor.

Öğrenciler bilgisayar laboratuvarları ve kütüphanelerdeki bilgisayarlar aracılığıyla internetten yararlanıyor. Ayrıca tüm yerleşkelerdeki kablosuz ağ bağlantısıyla da her yerden internete erişim sağlanıyor. Öğrencilerin baskı ihtiyaçlarını karşılayacak fotokopi merkezleri de yerleşkelerde hizmet veriyor.

45 öğrenci kulübü var. Kültür, sanat, spor, bilim alanlarında faaliyet gösteren kulüplerde sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor, sosyal sorumluluk projeleri geliştiriliyor, ilgi alanlarına yönelik kurslar açılıyor.

Üniversiteye bağlı öğrenci yurdu bulunmuyor. Üniversiteye şehir dışından gelen öğrencilere tanıtım günlerinde, üniversiteye yerleşen öğrencilere kayıt döneminde yurtlarla ilgili bilgilendirme yapılıyor ve öğrenciler kurumsal yapıya uygun yurtlara yönlendiriliyor.

Tüm yerleşkelerde yemekhane ve kantin mevcuttur. Yemekler temizlik ve hijyen kuralları gözetilerek gıda mühendisinin ve sağlık personelinin gözetiminde usta aşçılar tarafından pişiriliyor. Öğrenciler ücret karşılığında yemekhane ve kantinden yararlanabiliyor.

Üniversitemiz uluslararası denkliğe sahiptir. Tüm mezun öğrencilere aldıkları derslerin ve notlarının Avrupa Eğitim Sistemindeki karşılığını gösterir nitelikte Diploma Eki düzenlenmektedir.

Değişim programı süresi içinde öğrencinin üniversitedeki kaydı devam eder ve bu süre öğretim süresinden sayılır. Öğrencinin değişim programında aldığı derslerin intibakları, kayıtlı olduğu birimin yönetim kurulu kararı ile yapılır.

Uluslararası öğrencilerin kabulü, ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır. Hangi programlara yurt dışından öğrenci kabul edileceği, bunların kontenjanları, başvuru tarihleri ve ödeyecekleri ücretler Senato kararı ve Mütevelli Heyet onayı ile belirlenir. Detaylara iro.fsm.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir.