3 Mart 2016
Tarih Bölümü ve Tarih Araştırmaları Kulübü tarafından düzenlenen “Postmodern Çağda Tarihçi Olmak: Tarih Yazıcılığının Bugünü ve Yarını” söyleşisinin konuğu İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gültekin Yıldız’dı.
Tarih yazıcılığının alanlarını geleneğe tabii olmak, Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermek ve şahsi yönelişlere uymak olarak açıklayan Yıldız, gerekli olanın üçünün karmasından oluşan bir tarih yazıcılığı olduğunu ifade etti. “Dünyadaki tarihçilik popülerleşme arzusu içinde güncel tartışmalara uygun bilgiler üretmeye doğru gidiyor.” diyen Yıldız “Bir profesör aylarını, yıllarını Celali isyanları konusuna ayırabilir. Ama Celali isyanlarından hızlı bir şekilde dizi, film senaryosu çıkarayım; televizyonda tartışmalı şeyler söyleyeyim gibi popülerleşme arzusuna içine girerseniz artık arşivlerde çalışmak sizi sıkar. Tarih, dış dünyadan tecrit olma işidir. Hem dış dünyanın nimetlerinden istifade edeyim, sosyalleşeyim, gündemi takip edeyim hem de uzun vadeli tarih araştırmaları yapayım deme şansınız yok. Derseniz yeni bir tarihçilik tarif etmek zorundayız. Dünya, uzun vadeli çalışmalardan uzaklaşıp güncel tartışmalara uygun çalışmalar yapma yoluna gidiyor.”
"Tarihçi için En Büyük Tehlike Şöhret Olmak"
“Bir tarihçi için en büyük tehlike tarihçinin şöhret olabildiğini görmektir.” diyen Yıldız, “Birkaç örnekten tarihçinin para kazanabildiğini gören eşimiz, dostumuz kıyaslama yapıyor. Onlar para kazanıyor, sen belge okumaya devam et, diyor. Bizim mesleğin kökenini seyru süluk, yol olarak düşünürsek işimiz belgelerle, yazmalarla, arşivlerledir, bunu unutmamalıyız. Şunu sormalıyız kendimize. Biz bir seyru süluk mü istiyoruz yoksa kısa yoldan Osmanlı tarihi hakkında halkımızın coşku beklentilerine karşılık verecek, gezici seküler vaiz mi olmak istiyoruz. Şu an girilen yol ikincisidir.”
Bugünün tarihi nasıl yazılacak sorusuna da cevap veren Yıldız, “Türkiye’nin 30 sene sonra tarihinin yazılmasını sağlayacak arşivler hala ortada yok. Sadece Ankara’da Cumhuriyet arşivi, İstanbul’da Osmanlı arşivi var. Pek çok devlet kurumu evrak imha ediyor. Yakın tarihi yazmak istersek ne ile yazacağız sorusunun cevabı, Google aramaları, televizyon ve gazete arşivleridir. Şu an tam bir geçiş sürecindeyiz. Soru şu: Hem geleceğe ne bırakacağız hem de geçmişi hangi perspektiften araştıracağız? Bizim mutlaka kendi tarih yazıcılığı hikâyemizin tarihini yazıp nasıl bir tarih felsefemiz olması noktasında kafa yormamız gerekiyor.”