13 Mart 2015
Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nün Üsküdar Yerleşkesi’nde düzenlediği "Türkiye'de Hegemonik Erkekliği Sorgulamak ve Şiddeti Anlamaya Çalışmak” seminerinde toplumun erkek ve kadın üzerine yüklediği cinsiyet rollerinin şiddete sebep olup olmadığı konuşuldu.
Konuşmacı Yrd. Doç. Dr. Hande Eslen Ziya, Özgecan Aslan cinayetinden sonra erkek şiddetine karşı büyük bir farkındalık oluştuğunu söylerken, erkek neden şiddet uyguluyor sorusunun cevaplarını aradı. Cevabın toplumun erkek ve kadına biçtiği rollerde aranması gerektiğinin altını çizen Ziya, toplumsal cinsiyet kavramına da dikkat çekti.
Cinsiyetle toplumsal cinsiyet arasındaki farkları, birinin doğal ve biyolojikken diğerinin toplumsal düzlemde oluşturulmuş kadın ve erkeğe atfedilen roller olarak açıklayan Ziya, cinsiyet ayrımının henüz anne karnındayken başladığını ve bebeğin doğumundan sonra kız ya da erkek oluşuna göre şekillendiğini ifade etti. Burada bir parantez açan Ziya, bu durumun Türkiye’ye özgü olmadığını, evrensel nitelikte olduğunu belirtti. Kadına atfedilen narin, duygusal, fedakâr, anne gibi rollere karşın erkeğe yüklenen güçlü, aile reisi, bağımsız gibi rollerin erkeğin hegemonik bir dünya yaratmasına neden olduğunu savundu.
Hegemonik erkekliği kadınsı olmamak, eşcinsel olmamak, erkek çocuğa sahip olmak gibi birkaç tanımla açıklayan Ziya, “Hegemonik erkeklik var olabilmek için ötekini yaratıyor. Farklı olan her şeyi dışlıyor. Bu dil erkek üzerinde baskı kuruyor. Mesela erkek ağlayamıyor, istese bile kırmızı ayakkabı giyemiyor gibi… Bu nedenle egemen erkek olmak aslında kolay bir şey değil.” ifadelerini kullandı.
Kadın ve erkek arasında bir hiyerarşi olduğu gibi erkekler arasında da güç ve kontrol etmeye bağlı hiyerarşi olduğunu belirten Ziya, hiyerarşik erkekliği tanımlayan cinsellik, güç ve kontrol mekanizmalarının sorgulanabilir olmasını dilediğini belirtti. Ziya, erkeklik tanımının günümüzde değişim içerisinde olduğunu da sözlerine ekledi.