13 Mayıs 2019
“Edebiyat Dergisi’nin 50. Yılında Nuri Pakdil” panelinde düşünce ve edebiyat tarihimizin önemli isimlerinden Nuri Pakdil’in dergiciliği, yazarlığı ve fikirleri konuşuldu.
Genç Gönüllüler Kulübü, Endülüs Fikir ve Sanat Kulübü, Ses Sanat ve Edebiyat Kulübü ortaklığında Üsküdar Yerleşkesi’nde düzenlenen panele; Prof. Dr. Şaban Sağlık, Prof. Dr. Köksal Alver, Doç. Dr. Abdullah Harmancı ve Necip Tosun konuşmacı olarak katıldı.
Panelin oturum başkanlığını üstlenen Prof. Dr. Şaban Sağlık, Edebiyat Dergisi’yle özdeşleşen Pakdil’in aydın kimliğine işaret ederek, “1980’lerden sonra Türkiye’de yeni bir Müslüman aydın tipi yetişti. Yeni aydın tipi, bir ya da birkaç yabancı dili çok iyi derecede biliyor, felsefe, tarih, sosyoloji gibi bilimlerle çok yakından ilgileniyordu. Müslüman kimliğini yansıtan bu aydınlar, meseleleri disiplinlerarası bir genişlikte ve medeniyet problematiği olarak ele aldılar. İşte Nuri Pakdil böyle bir aydındır.” diye konuştu.
Mehmet Akif Ersoy’un “Hayal ile yoktur benim alışverişim. Her ne demişsem görüp de söylemişim.” dizesini hatırlatan Sağlık, Pakdil’in de ne yazmışsa yaşadığını, ne yaşamışsa onu yazmış biri olduğunu dile getirdi.
“Edebiyatla insanları değiştirebiliriz”
Doç. Dr. Abdullah Harmancı, Edebiyat Dergisi’nin çıkışı ve yayın sürecinden bahsederek, “1968’de Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören ve Akif İnan Ankara’da bir araya gelerek, derginin oluşumunu başlattılar. Pakdil, Türkiye’de gerçekleştirilen Batılılaşma düşüncesine itiraz etmek ve yerli düşünceyi sağlamak üzere dergiyi çıkardıklarını söyler.” dedi.
Diriliş ve Büyük Doğu dergilerinin Edebiyat Dergisi’nin öncülleri olduğunu belirten Harmancı, “Bu dergiler, ideolojik, estetik ve sanat anlamında birbirine çok yakın dergilerdir. Ancak 1990’lardan sonra Türkiye’de ve dünyada olan şey dergilere de oldu. Yazıya ve edebiyata yüklediğimiz anlam büyük oranda değişti.” diyerek şöyle devam etti:
“Nuri Pakdil hiçbir zaman edebiyatın kendine dönük bir şey olduğunu söylemiyor. Pakdil bütün denemelerinde edebiyatın edebiyat için olmadığını söylüyor. Edebiyata anlam yüklerken söylediği iki şey var. İlki ‘insanları değiştirebiliriz’ diyor. Çünkü insanın kirlendiğini ve kirletenin de Batı medeniyeti olduğunu söylüyor. İkinci olarak da ‘Dünyada zulüm var. Zayıflar eziliyor. Yoksulların hakkı yeniyor. Bizim edebiyatla insanları uyarmamız, bu zulme dikkat çekmemiz gerekir.’ diyor.”
Harmancı sözlerini, “Dünya üzerinde bu kadar özgün bu kadar ilginç bir derginin daha olmadığını size söyleyebilirim. Bu, Nuri Pakdil’in özgün ve karizmatik tavrından kaynaklanıyor.” diye tamamladı.
“Edebiyat, yeryüzü dergisiydi”
Yazar Necip Tosun ise Pakdil ile bir anısını anlatarak, kendisiyle ilk karşılaşmalarında ona neden öz Türkçe kullandığını sorması üzerine Pakdil’in bunu uzun uzun açıkladığını aktardı.
Pakdil’in, öz Türkçeyi kullanmasının amacını, genç insanlara ve geleceğe ulaşabilmek ve dilin değişimiyle oynanan oyunu bozmak şeklinde açıklayan Tosun, “Nuri Pakdil denilince dört şey geliyor aklıma. Birincisi dergiciliği, ikincisi denemeleri, üçüncüsü tavır adamlığıdır. Dördüncü ve en önemli yanının da oyunları olduğunu düşünüyorum. Edebiyatını ve sanatçılığını tiyatro üzerinden sergilemek istemiştir. Ama biz onu şehir efsaneleriyle yazdıklarından koparıp, o efsanelere hapsettik. Onu anlayacağımız yer efsaneleri değil, 40’ı aşkın kitabıdır.” ifadelerini kullandı.
Edebiyat dergisini “yeryüzü dergisi” olarak niteleyen Tosun, “Arap edebiyatını, Batı edebiyatını, Afrika edebiyatını aynı dergide görmek mümkündü. Bir kimlik inşa ediyordu. Hz. Mevlâna’nın hakikate pergeli koyup tüm dünyayı dolaşması gibi Nuri Pakdil de dünyayı dolaşıyordu. Bunda çevirmenliğinin ve dünya edebiyatını çok yakından izlemesinin etkisi vardı.” dedi.
“Yazı, Pakdil için hayatın anlamıdır”
Köksal Alver de yazmayı Pakdil’in hayat amacı olarak tanımladığını, yazarlığı ise klas bir duruş olarak konumlandırdığını belirterek şöyle konuştu:
“'Nuri Pakdil söz konusu olunca hem kitaplarından hem de kişiliğinden beslendiğimiz, çok fazla olmasa da yanında yürüdüğümüz bir yazardan bahis açmış oluyoruz. Pakdil, bütün eylemliliğini, yazma hareketini, dergi serüvenini, insanlarla kurmuş olduğu ilişki biçimini yazı ve yazarlık olguları etrafında geliştirmiştir. Yazı, Pakdil için hayatın anlamıdır, ana eylemdir. Her daim yazmak, not tutmak… Uyanır uyanmaz, yüzünü yıkarken düşündüğü, yürürken, bakarken düşündüğü hep yazıdır. Bu bir insanın yazar olmasını koşullayan en önemli şeydir.”
Pakdil öncülüğünde 1969’da yayın hayatına başlayan Edebiyat Dergisi aralıklarla 1984’e kadar yayımlandı.