Filistinlilerin yüz yıldır İslam medeniyetinin temel mekânlarından birini, Mescid-i Aksa’yı korumak için çalıştığını ifade eden Ortadoğu uzmanı Zahide Tuba Kor, “Bizim bunu idrak etmemiz, önemini anlamamız gerekiyor. Bu bakımdan Filistinlilere çok şey borçluyuz.” dedi.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi tarafından Dr. Öğr. Üyesi Tuba Hacer Korkmaz moderatörlüğünde düzenlenen konferansa konuk olan Ortadoğu uzmanı ve yazar Zahide Tuba Kor, Filistin’deki son gelişmeleri değerlendirdi.
Mescid-i Aksa’da ve Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki olayların daha önce defalarca yaşandığını, Filistinlilerin on yıllardır hukuki davalarla evlerinden çıkarıldığını hatırlatarak konuşmasına başlayan Zahide Tuba Kor, “Silvan Mahallesi’nde, Kudüs ve çevresinde, Batı Şeria’da, İsrail’in kendi içindeki Filistin toplumunun yaşadığı yerlerde on yıllardır aynı yöntemlerle evleri boşaltılan on binlerce aile oldu... Ramazan ayı Müslümanların dini duygularının zirvede olduğu bir zaman olup, Müslümanlar gibi dini günleri kameri takvime göre olan Yahudilerin bu mayıs ayı farklı milli günlerine denk geldiği bir dönem oldu. Bu sene Ramazan ayımız 14 Mayıs 1948 Nekbe’nin (zorunlu göç- büyük felaket) ve İsrail’in kuruluşunun yıl dönümü, Yahudi fanatik Tapınakçılarının iddialarına göre Tevrat’ın iniş bayramı/Şavuot kutlamaları gibi onlar için önemli günlere denk geldi. Yahudilerle Müslümanların dini günlerinin örtüşmesi bu şiddeti daha da arttırdı.” diye konuştu.
“Aşırı sağ gruplara ilginin ve dolayısıyla popülerliğinin artması yaşananlarda etkili oldu”
Bugün yaşananların birçok faktör yanında aşırı sağ gruplara ilginin ve dolayısıyla popülerliğinin artmasıyla da bağlantılı olduğunu söyleyen Kor, şu değerlendirmelerde bulundu:
“1990’lı yıllarda terör örgütü olarak kabul edilen, El-Halil’deki Hz. İbrahim Camii katliamını gerçekleştiren hareket, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yönlendirmesiyle bugün ilk kez İsrail meclisinde yer alıyor. Daha önce sokakta etkili olan bu hareket artık siyasette de etkili figürlerle gündemde. Eskinin terörist hareketinin liderleri sürekli Şeyh Cerrah Mahallesi’ne giderek insanları kışkırtıyor. Aşırı sağın yükselmesinin yanında dini ve milli faktörlerin devreye girmesi, Trump döneminde özellikle son bir yılda Filistinlilerin evlerinin daha fazla yıkılması, fakirleşmesinin artması, pandemi nedeniyle işlerini kaybetmeleri gibi birçok şey üst üste geldi, birikti ve patladı. İsrail’in böyle bir patlamaya hazırlığı vardı. Filistinliler İsrail’in göbeğinde isyan halindeyken İsrail polisi ortada değildi. Filistinliler ile Yahudilerin çatışmasının önü açıldı, bir müddet sonra polis devreye girdi. Bunlar İsrail’in planlı hareket ettiğine dair göstergelerdir.”
Aşırı sağcı grubun 2012 yılından beri Mescid-i Aksa’ya düzenli olarak saldırarak üçüncü tapınağı inşa etmeyi amaçladıklarını belirten Kor, “Mescid-i Aksa’yı yıkmak ve üçüncü tapınağı inşa etmek için sabırsızlanıyorlar. Aynı ekibin hedefi Tevrat yasalarına göre tamamen Yahudi devleti kurmaktır.” dedi.
“Gazzeliler evsiz kalsalar da direnişe destek veriyor”
İki yıldır siyasi kriz içinde olan İsrail’de tam da Netanyahu karşıtı hükümet kurulmak üzereyken yaşanan olayların, Netanyahu’nun elini güçlendirdiğine dikkati çeken Kor, “Bu olayları sadece Netanyahu’nun bastırabileceğini düşünen İsrail toplumu ve siyaseti, milli kimlik ve milli beka meselesi üzerinden onun etrafında kenetlenmeye başladılar. Aslında Gazze devreye girene kadar Netanyahu köşeye sıkışmıştı. Mescid-i Aksa’da yaşananlar dünya kamuoyunu birleştirmişti. Ona geri adım attırmak zorunda kalacaktı, ama Gazze devreye girince iş değişti. Çünkü birçok ülkenin zihninde Hamas bir terörist, Gazze bir terörist, dolayısıyla İsrail’in yaptıkları meşru gibi görünmeye başladı.” diye konuştu.
Netanyahu’nun Hamas’ı, kendini meşrulaştırma aracı olarak kullandığını vurgulayan Kor, “Hamas’ı yok etmek istemiyor, onun roket atma kapasitesini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Çünkü İsrail’in ekonomik hayatı altüst olmuş durumda. Gelecekte bu tehlikeyi görmek istemiyor. İsrail daha önce Gazze’nin merkezini vurmuyordu. Artık yönetim binalarını, ticaret ve basın merkezlerini, hastanelerini vurarak Hamas’a boyun eğdirmeye çalışıyorlar. Can kaybı arttıkça, insanlar evsiz kaldıkça Gazze halkı Hamas’a karşı gelsin istiyorlar. Ama Gazzeliler evsiz kalsalar da direnişe destek veriyor. Bu, İsrail’in planladığı bazı şeyleri yapamayacağının göstergesidir.” ifadelerini kullandı.
“Kudüs Filistinlileri birleştirdi”
Filistinlilerin direnişinin İsrail’in planladığından daha büyük çaplı ve uzun süreli olduğunu dile getiren Zahide Tuba Kor, inançlı-inançsız, solcu-sağcı, Müslüman-Hristiyan tüm Filistinlilerin kenetlendiğine işaret ederek şunları kaydetti:
“İsrail’in 1948’den beri Filistin’e uyguladığı ana siyaseti böl ve yönettir. Batı Şeria, Gazze, Kudüs ve İsrail’in içindeki Filistinlileri birbirine karşı kullanmıştır. Aslında Filistinlilerin son yüz yıl boyunca bu kadar kenetlenmeleri ilktir. Burada İsrail’in güvendiği bir şey daha vardı. Ramazan’da olaylar olurken Batı Şeria’daki Filistinliler Mescid-i Aksa’ya çok az gidebildi. Çünkü İsrail iznine bağlıydı. Peki Kudüs’ün yardımına kim geldi? İsrail’in içindeki Filistinliler... Onların birçoğu İsrail eğitim sistemi ve hayat tarzı içinde sekülerleşmiştir. İsrail’in beklemediği şey de tam bu oldu. Kudüs Filistinlileri birleştirdi.”
Olayların medyada ele alınış biçimine dair görüşlerini de aktaran Kor, basın etiği açısından tartışılan görüntüler olsa da yaşananların olduğu gibi aktarılmasının gerçeğin anlaşılmasında önemli olduğunu belirtti. İsrail’in yaptıklarının ancak bu yıkımın görülmesiyle anlaşılacağını dile getiren Kor, “İsrail ordusu hiçbir zaman saldırı yapmadığını, hep savunduğunu söyler. Asla sivillere vurmam der. Biz bunlara inanmayız ama Batı’yı ve kendi halkını inandırıyor. Tüm mücadele verenleri terörist olarak gösteriyor. Bu algıyı yıkmak için katliamını dünyaya göstermemiz gerekiyor.” dedi.
“İsrail’in argümanlarını etkisiz hale getirmek hepimizin görevi”
Filistinlilerin İslam dünyası adına yüz yıldır büyük bir mücadele verdiklerinin altını çizen Zahide Tuba Kor, “Filistinliler yüz yıldır İslam medeniyetinin temel mekânlarından birini, Mescid-i Aksa’yı korumak için çalışıyorlar. Bizim bunu idrak etmemiz, önemini anlamamız gerekiyor. Bu bakımdan Filistinlilere çok şey borçluyuz. Bugün Suriye, Irak, Yemen… İslam dünyasının birçok yeri savaş alanı. Kadim medeniyet merkezleri yıkıldı. İslam medeniyetinin birikimini bir bir kaybettik. Kudüs ise orijinal haliyle kalmış, medeniyetini ve kültürünü yansıtan nadir yerlerden biri, dolayısıyla kutsal yerlerin korunması görevi sadece Filistinlilere ait değil. Filistin hakkında daha çok okumak, kendimizi doğru savunmak, İsrail’in argümanlarını etkisiz hale getirmek hepimizin görevi.” değerlendirmesini yaptı.