17 Mayıs 2018
Ses Sanat ve Edebiyat Kulübü’nün organizesiyle düzenlenen Geçmişten Günümüze Ramazan Ayı ve Ramazan Kültürü panelinde Ramazan edebiyatı, gelenekleri ve modern zamanda Ramazan idraki konuşuldu.
Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman’ın da dinleyiciler arasında yer aldığı, Üsküdar Yerleşkesi’nde geniş bir katılımla düzenlenen panel öncesi Hezarfen Sanat Topluluğu’nun ezgileri dinlendi.
Ramazanla ilgili her şey Ramazaniyelerde
Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nihat Öztoprak, Ramazan ayının klasik şiire yansımalarını anlattı. Ramazan ayında yazılan kasidelere Ramazaniye adıyla başlandığını söyleyen Öztoprak, Ramazana hazırlık, Ramazan ile ilgili duygu ve düşünceler, iftarla ilgili beklentiler gibi Ramazan ile ilgili tüm hususiyetlerin Ramazaniyelerde yer aldığını dile getirdi.
Ramazaniyeler dışında ilahi, mani, öykü, bilmece ve fıkra gibi hayli kapsamlı bir Ramazan edebiyatı olduğunu belirten Öztoprak, “İftar vesilesiyle bir araya gelen insanlar iftardan önce ve sonra Ramazan sohbeti yaparlardı. Biz konuşmayı seven bir milletiz ama maalesef kayda almayı önemsememişiz. Ramazanlarda yapılan bu sohbetler kaydedilmiş olsaydı bugün ciltlerle dolu Ramazan edebiyatımız oluşurdu. Buna rağmen edebiyatımızda azımsanmayacak sayıda Ramazan ile ilgili bilgi var.” diye konuştu.
“Ramazan ayı, festival ayına dönüştü”
Geleneksel dönem ile modern dönem Ramazan anlayışını kıyaslayan Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı, eskilerin Ramazan ayını rahmet, marifet, tövbe ayı, fert ve toplum ilişkilerine yeniden ayar verme ayı olarak gördüklerini ve mübarek olarak adlandırdıklarını, modern hayatta ise bu mübarek olma halinin dilden dile dolaştığını ancak kalbe inmediğini ifade etti. Ramazanın rahmet ve marifet ayı kimliğinin modern zamanda ticaret ve tüketim ayına dönüştüğünü belirten Andı şöyle devam etti:
“Daha mübarek ay gelmeden, haftalar öncesinden başlayan Ramazana yönelik tüketim kışkırtmaları, ürün reklamları çerçevesinde tüketim ekonomisinin çarkları dönmeye başlıyor. Ramazana has ürünler piyasaya sürülüyor. Bu kışkırtılmış tüketim süreçleri bir israf ekonomisinin körükleyici unsurları arasında yerini alıyor ve bizi Ramazanın hikmetinden ve mantığından dışarıya savuruyor. İbadet ile ihya edilmesi gereken “Ramazan geceleri” eğlence ile doldurulan zamanlara dönüşüyor. Cami ziyaretlerinden başlayıp eğlence mekânlarına, musiki konserlerine, park gezmelerine doğru uzanan hareketlik bu zaman dilimini “festival ayı Ramazan”a dönüştürmeye başlıyor. Medya da bu festival ayı kimliğini elinden geldiğince yaldızlayıp pazarlamaya çalışıyor.”
“Ramazan evle birlikte şehre de gelmeli”
Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Dursun Ali Tökel çocukluğundaki Ramazan aylarından örnekler vererek, evlerde, şehirlerde Ramazan öncesi yapılan hazırlıklardan bahsetti. Özellikle çocuklara Ramazanın geldiğini duyurmak, Ramazanı sevdirmek maksadıyla meydanlarda düzenlenen Ramazan eğlencelerini, iftar çadırlarını önemli ve etkili gören Tökel, Ramazanın ev ile birlikte şehre de gelmesiyle gerçek anlamda hayata yansıyacağını dile getirdi.
Sarayda huzur dersleri
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Görevlisi Ali Şükrü Çoruk ise Osmanlı’daki Ramazan geleneklerinden söz etti. Özellikle kahvehanelerde oluşan Ramazan kültürüyle ilgili bilgi veren Çoruk, teravihten sonra meddah hikâyeleri, karagöz gösterileri izlemenin küçük büyük herkesin baş eğlencesi olduğunu kaydetti. Çoruk, Sarayda padişahın huzurunda dönemin önemli hocalarının karşı karşıya gelip bir konuyu münazara olarak ele aldığı “huzur dersleri”nin önemli bir Saray kültürü olduğunu sözlerine ekledi.