“Otizmli çocuklar eğitim fırsatlarına erişimde akranlarıyla eşit haklara sahiptir”

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi tarafından düzenlenen Otizmle Yaşam Paneli’nde konuşan Prof. Dr. N. Bülbin Sucuoğlu, bugün hâlâ bütünleştirme olup olmamasının tartışıldığını belirterek “Bütünleştirme olmalı mı sorusu sorulmamalıdır. En iyi bütünleştirme nasıl olmalıdır sorusunu sormalıyız. Otizmli çocuklar eğitim fırsatlarına erişimde akranlarıyla eşit haklara sahiptir.” diye konuştu.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi ve Engelliler İçin Gölge Öğreticilik Programları tarafından 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde çevrim içi düzenlenen Otizmle Yaşam Paneli’ne alanda çalışan akademisyenler ve araştırmacılar katıldı.

Otizmli bireylerin gelişimsel özellikleri ve kaynaştırılması üzerine bilimsel çalışmaları aktaran Prof. Dr. N. Bülbin Sucuoğlu, otizm tanımının yapıldığı ilk yıllardan bugüne ortak unsurların “sosyal etkileşim” ve “iletişimde güçlük” olarak kabul edildiğini belirterek otizmi şöyle tanımladı:

“Otizm spektrum bozukluğu; genellikle belirtileri gelişimin erken dönemlerinde ortaya çıkan, sosyal etkileşim ve iletişimde sınırlıkların yanı sıra sınırlı ve tekrarlayıcı davranışlarla kendini gösteren bilişsel farklılıkların yanı sıra epilepsi, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu veya zihinsel yetersizlik gibi diğer bozuklukların eşlik edebildiği genetik geçişli/kalıtımsal nörogelişimsel bir bozukluktur.”

Düşük gelir ve azınlık gruplarında tanı yaşı artıyor

Otizm tanımının ilk kez kullanıldığı 1943 yılından bu yana genetik araştırmalar ve beyin araştırmalarıyla ciddi bilgilere ulaşıldığını kaydeden Sucuoğlu; otizmin etnik, kültürel, ırksal ve sosyo ekonomik düzeyden bağımsız olduğunu ancak düşük gelir ve azınlık gruplarında daha geç tanı koyulabildiğini ifade etti.

Otizm spektrum bozukluğuna sahip bireylerin sosyal özellikleri, dil ve iletişim özellikleri, bilişsel özellikleri ve problem davranışlarının eğitim ve zihinsel beceriler gibi olanaklara bağlı olarak değişip farklılaştığının altını çizen Sucuoğlu, temel özelliklerinin ise ortak dikkat, aşırı seçicilik ve zihin kuramı olduğunu söyledi.

“Otizmli çocuk sınıfın aktif üyesidir”

Otizm spektrum bozukluğu ve bütünleştirme konusu üzerinde duran Prof. Dr. Sucuoğlu, “Bütünleştirme; özel gereksinimli çocuklar da dâhil tüm çocukların aynı ortamda eğitim almaları ve gereksinimlerinin en iyi şekilde karşılanması için eğitimin içeriği, öğretim yöntemleri ve stratejileri ile materyallerde değişiklikler ve uyarlamalar yapılmasıdır.” dedi.

Bugün hâlâ bütünleştirme olup olmamasının tartışıldığını belirten Sucuoğlu, “Bütünleştirme olmalı mı sorusu sorulmamalıdır. En iyi bütünleştirme nasıl olmalıdır sorusunu sormalıyız. Otizmli çocuklar eğitim fırsatlarına erişimde akranlarıyla eşit haklara sahiptir. Bütünleştirme otizmli çocuklara akranlarını gözlemleme ve doğal öğrenme ortamları sunar. Otizmli çocuk bütünleştirmede sınıfın aktif üyesidir.” ifadelerini kullandı.

Etkili bütünleştirmenin özelliklerini evrenselliğin ve kurum özelliklerinin dikkate alınması, etkinliklere katılım ve akranlarla etkileşim, öğretmene, aileye ve otizm tanılı çocuğa nitelikli destek sunulması gibi birkaç başlıkta sıralayan Sucuoğlu, bu faktörlerin dikkate alınmasıyla aidiyet, akranlarla sosyal etkileşim ve arkadaşlık, öğrenme ve gelişim becerilerinin artacağına dikkati çekti.

Etkili bütünleştirmede öğretmenlerin rolünü değerlendiren Sucuoğlu, otizm tanısı konmuş çocuklar için etkili olduğu kanıtlanan uygulamaların uygulandığı sınıflarda bütünleştirmenin de iyi olduğunu söyleyerek, “Öğretmenlerin bilgi ve becerileri bütünleştirme kalitesini gösteren bir faktördür. Bunun için de öğretmenlerin yeni bilgi ve becerilerle donatılması, öğretmen yetiştirme ve mesleki gelişim programlarının zenginleştirilmesi, yardımcı eleman, gölge öğretmen ve gönüllülerle desteklenmeleri gerekmektedir.” diye konuştu.

“Ebeveyn ve öğretmenlerin bütünleştirmeye dair endişeleri var”

Türkiye’de okul öncesi ve zorunlu eğitim çağında bütünleştirmede görülen zorluklara dair de değerlendirmede bulunan Prof. Dr. Sucuoğlu şunları kaydetti:

“Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2018 verilerine göre okul öncesinde 1,224, ilkokulda 1,379, ortaokulda 853 ve lise çağında 175 otizm spektrum bozukluğuna sahip çocuk var. Ebeveynler çocuklarının bütünleştirme sınıflarında olmalarını istiyor ama endişeleri var. Öğretmenler bütünleştirmeyi bir yaklaşım ve model olarak kabul ediyor ancak çekinceleri var. Toplumsal tutumlar, yerleştirme ve bütünleştirme standartlarının olmaması, öğretmenlerin bilgi ve beceri ve deneyim sınırlılıkları, öğretimi bireyselleştirme güçlükleri gibi güçlükler ve problemlerle karşılaşıyoruz.”

Otizmi anlamaya çalışan bir eğitim programı: TEACCH

“Otizme Dost Bir Yaklaşım: TEACCH (Treatment and Education of Autistic and Related Communication Handicapped Children) Programı” başlığında konuşan Doç. Dr. Alev Girli, 1972’de ABD North Carolina Üniversitesi’nde Eric Schopler, Gary Mesibov ve arkadaşları tarafından geliştirilen programın, otizmli bireyi merkeze alan ve otizmi anlamaya çalışan bir eğitim programı olduğunu ifade etti.

TEACCH programının bireyi merkeze alan, otizmi anlamaya, uygun adaptasyonları benimsemeye ve var olan ilgi ve becerileri üzerine geniş çaplı bir müdahale stratejisi planlamaya odaklandığını kaydeden Girli, “Araştırmacılar, otizmin nedeninin nörogelişimsel olmasının otizmlilerin beyinlerinin farklı işlediğine işaret ettiğini ve yapılacak eğitim programlarının bu farklılıkları dikkate almak durumunda olduğunu belirtmiş ve programı bu düşünce üzerine kurgulamışlardır.” dedi.

Girli, TEACCH programının eğitimsel hedefleri arasında; çevrenin bir anlamı olduğunu öğretmek, sebep sonuç ilişkisini kurmasını sağlamak, iletişim becerilerini geliştirmek, günlük yaşam becerilerini kazandırmak olduğunu dile getirdi.

İletişimde alternatif ve destekleyici sistemler  

Otistik belirtiler gösteren ve iletişim problemleri yaşayan farklı gelişen bireyler için tasarlanmış alternatif iletişim sistemleri üzerinde duran Dr. Öğr. Üyesi Ertan Görgü, bu sistemlerin iletişim becerilerini desteklediğini söyleyerek, “Otizmli pek çok bireyin sistematik ve yoğun eğitim almalarına rağmen işlevsel dil becerilerini kazanamadığı görülüyor. Ancak sözel iletişim becerilerini geliştirmede başarısız olan bazı bireyler iletişim kurmak için alternatif ve destekleyici iletişim sistemlerini kullanmayı öğrenebilirler. Bu sistemler sözel iletişim becerilerinde geriliği olan bireylerin hâlihazırdaki iletişim becerilerinin yerine geçmeyi ya da desteklemeyi amaçlayan sistemler olarak tanımlanır.” diye konuştu.

Geliştirdikleri TADİS-Türkçe Alternatif ve Destekleyici İletişim Sistemi hakkında bilgi veren Görgü, “Türkçe Alternatif ve Destekleyici İletişim Sistemi, bir bilgisayara, tablete veya cep telefonuna yerleştirilerek kullanılan yazılım resimlerin seslendirilmesinden oluşmuştur. Bu program sayesinde konuşma sorunu yaşayan bireyler isteklerini daha önce seslendirilmiş resimlere dokunarak ifade edebilme olanağına sahip oluyorlar.” dedi.

Duyguların karşılıklı etkileşime dayalı bir model: DIR/Floortime

Panelde son olarak Dr. Öğr. Üyesi Hatice Şengül Erdem, “Otizm Spektrum Bozukluğunda Bir Erken Müdahale Modeli: DIR/Floortime” konusunda sunum gerçekleştirdi. DIR/Floortime modelinin henüz bilimsel dayanağı olmasa da ülkemizde ve dünyada yaygın olarak kullanıldığını söyleyen Erdem, modelin kuramsal temellerinden, uygulama basamaklarından ve yapılan çalışmalardan örnekler sundu.

Stanley Greenspan ve Serene Wieder tarafından geliştirilen modelin duyguların karşılıklı etkileşimine dayalı kapsamlı bir model olduğunu belirten Erdem şöyle devam etti:

“Greenspan, otizm spektrum bozukluğuna sahip bireylerin sıcaklık ve yakınlık kuramama, jest ve duygusal ifadelerle iletişim kuramama, sözcükleri belli ve istenilen bağlamlarda kullanamama yetersizlikleri olduğunu, bu nedenle çocuğun birincil bakım veren kişi ile duygusal iletişimini yeniden kurmasına yardımcı olan modeller üzerinde durmak gerektiğini söylüyor. DIR/Floortime modeli de ebeveynlerin çocukları ile nasıl daha iyi etkileşim kurabilecekleri üzerine yoğunlaşıyor.”

 

Bize Sorun

Üniversitemiz hakkında merak ettiğiniz veya bilgi almak istediğiniz konuları “BİZE SORUN” aracılığı ile yazılı ortamda öğrenebilirsiniz. Yapmanız gereken sadece formu doldurup göndermek.

S.S.S

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2010 yılında kuruldu. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı, Sinan Ağa bin Abdurrahman Vakfı, Nurbanu Valide Sultan Vakfı, Hatice Sultan Vakfı, Abdullahoğlu Hacı Abdülaziz Ağa Vakfı olmak üzere 5 kurucu vakfın gelirleri ile eğitim-öğretim faaliyetlerini sürdürüyor.

Üniversiteyle ilgili tüm soruların yanıtlarına 0212 521 81 00’dan ya da fsm@fsm.edu.tr adresine e-posta gönderilerek ulaşılabilir. Ayrıca sosyal medya hesaplarından da tüm sorular yanıtlanıyor.

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde eğitim dili Türkçedir. İslâmi İlimler Fakültesi’nde eğitim dili Arapça, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Psikoloji Bölümünde ise %30 İngilizcedir.

Eğitim ücretlerindeki artış Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ve Üretici Fiyat Endeksi’ne (ÜFE) göre belirlenmektedir.

Öğrencilerin derslerin tamamına devam etmesi esastır. Teorik derslere %70, uygulamalı ve laboratuvar derslerine %80 devam etmek zorunludur.

Üniversitede çift anadal programı mevcuttur. Öğrenciler çift anadal programına, eğitim gördükleri anadal lisans programında en erken üçüncü yarıyılın başında, en geç ise beşinci yarıyılın başında; anadal ön lisans programında en erken ikinci yarıyılın başında, en geç ise üçüncü yarıyılın başında başvurabilir. Öğrencinin çift anadal programına başvuru yapabilmesi için anadal programında aldığı tüm dersleri başarıyla tamamlamış olması, başvurusu sırasındaki genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 3.00 olması, anadal programının ilgili sınıfında başarı sıralaması itibarı ile en üst %20 içerisinde bulunması ve başvurulan programın varsa özel koşullarını (yabancı dil yeterliliği, başarı sıralaması koşulu gibi) sağlaması gerekmektedir. Çift anadal programına kabul edilen öğrencilerden ayrıca bir ücret alınmaz. Ancak anadal programından mezun olduktan 2 yıl sonra ÇAP programındaki öğrenimini tamamlayamayan öğrencilerden ÇAP programının kalan öğretim süresinin ücreti alınır.

Üniversitede güz ve bahar yarıyıllarına ilave olarak yaz okulu açılabilir. Yaz okulu süresi kayıt ve sınav dönemleri hariç 7 haftadır. Yaz okulunda açılacak derslere kayıt yaptırmak, öğrencinin isteğine bağlı olup zorunlu değildir. Yaz okulu ücretleri, alınacak olan dersin AKTS değeri ile birim AKTS ücretinin çarpımı ile belirlenmektedir.

Üniversitemizde öğrenciler, kurum içi yatay geçiş ile bölüm değiştirebilmektedir. Kurum içi yatay geçiş iki şekilde yapılmaktadır. 1. Merkezi Yerleştirme Puanı ile: Başarı koşullarına ve program eşdeğerliliğine bakılmaksızın, öğrencinin üniversitemize kayıt yaptırdığı yıl aldığı puanlara göre yapılan değerlendirmedir. Kayıt olduğu yıl alınan merkezi yerleştirme puanları, yatay geçiş yapmak istenilen programın o yıl oluşan taban puan türüne eşit ya da yüksek olmalıdır. Taban puanı yeterli olan her programa yatay geçiş için başvuru yapmak mümkündür. 2. Ağırlıklı Genel Not Ortalaması İle: Öğrenciler, kayıtlı oldukları bölümlerin eşdeğeri olan bölümlere kurum içi yatay geçiş için başvurabilirler. Kurum içi yatay geçiş için öğrencilerin, kayıtlı olduğu programda aldıkları tüm derslerden başarılı olmaları ve bitirmiş olduğu dönemlere ait genel not ortalamasının 4.00 üzerinden en az 2.00 olması şarttır. Ön lisans diploma programlarının ilk yarıyılı ile son yarıyılına, lisans diploma programlarının ilk iki yarıyılı ile son iki yarıyılına yatay geçiş yapılamaz. Kurum içi yatay geçiş yapan öğrenci mevcut bursundan yararlanamaz. Ancak kurum içi yatay geçiş yapan öğrencilerin, ilgili puan türündeki taban puanı, başvuru yaptığı programın Üniversiteye Giriş Bursu dilimlerinden herhangi birine yeterli gelmesi halinde, ilgili burs diliminden faydalanır.

Öğrencilerin, akademik ve idari personelin eğitim ve araştırma ihtiyacını karşılamak amacıyla üniversitede 6 kütüphane mevcuttur. Merkez kütüphane Türk Hava Yolları Kütüphanesi adıyla Topkapı Yerleşkesi’nde yer alıyor. Tüm yerleşkelerdeki tam donanımlı kütüphanelerde farklı dillerde toplam 90 bin kitap, 245 bin elektronik kitap, yüzlerce dergi, veri tabanı, günlük gazete ve film arşivi kullanıcılara sunuluyor. Kütüphanelerde ağırlıklı olarak Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca yayınlar mevcut. Kullanıcıların bilgi ihtiyaçlarını mümkün olan en kısa sürede ve en üst düzeyde karşılamak, eğitim-öğretim ve bilimsel araştırma-geliştirme faaliyetlerinin alt yapısını oluşturmak amacıyla kütüphanelere satın alma ve bağış yoluyla eserler kazandırılıyor. Üniversite bünyesinde koleksiyon eserler de bulunuyor. Kaynaklar açık raf sistemiyle kullanıma sunuluyor. Kaynakların ödünç verilmesi, kitap siparişi gibi hizmetler profesyonel bir kadro tarafından yönetiliyor. Kütüphaneler sınav dönemlerinde 7/24 hizmet veriyor.

Öğrenciler bilgisayar laboratuvarları ve kütüphanelerdeki bilgisayarlar aracılığıyla internetten yararlanıyor. Ayrıca tüm yerleşkelerdeki kablosuz ağ bağlantısıyla da her yerden internete erişim sağlanıyor. Öğrencilerin baskı ihtiyaçlarını karşılayacak fotokopi merkezleri de yerleşkelerde hizmet veriyor.

45 öğrenci kulübü var. Kültür, sanat, spor, bilim alanlarında faaliyet gösteren kulüplerde sempozyumlar, konferanslar düzenleniyor, sosyal sorumluluk projeleri geliştiriliyor, ilgi alanlarına yönelik kurslar açılıyor.

Üniversiteye bağlı öğrenci yurdu bulunmuyor. Üniversiteye şehir dışından gelen öğrencilere tanıtım günlerinde, üniversiteye yerleşen öğrencilere kayıt döneminde yurtlarla ilgili bilgilendirme yapılıyor ve öğrenciler kurumsal yapıya uygun yurtlara yönlendiriliyor.

Tüm yerleşkelerde yemekhane ve kantin mevcuttur. Yemekler temizlik ve hijyen kuralları gözetilerek gıda mühendisinin ve sağlık personelinin gözetiminde usta aşçılar tarafından pişiriliyor. Öğrenciler ücret karşılığında yemekhane ve kantinden yararlanabiliyor.

Üniversitemiz uluslararası denkliğe sahiptir. Tüm mezun öğrencilere aldıkları derslerin ve notlarının Avrupa Eğitim Sistemindeki karşılığını gösterir nitelikte Diploma Eki düzenlenmektedir.

Değişim programı süresi içinde öğrencinin üniversitedeki kaydı devam eder ve bu süre öğretim süresinden sayılır. Öğrencinin değişim programında aldığı derslerin intibakları, kayıtlı olduğu birimin yönetim kurulu kararı ile yapılır.

Uluslararası öğrencilerin kabulü, ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılır. Hangi programlara yurt dışından öğrenci kabul edileceği, bunların kontenjanları, başvuru tarihleri ve ödeyecekleri ücretler Senato kararı ve Mütevelli Heyet onayı ile belirlenir. Detaylara iro.fsm.edu.tr/ adresinden ulaşılabilir.